Evliliklerinin ikinci senesinde Tanrı nur topu gibi bir erkek evlat vermişti. Artık mutluluklarına diyecek yoktu. Küçük bir ev kiralamış kocasının kazancıyla da gül gibi geçinip gidiyorlardı. Fidan oğlunu çok zor bir doğumla dünyaya getirdiği amacıyla kanaması durmamış hekimler mecburen ameliyat edip rahmini alabilmek mecburiyetinde kalmışlardı bunun amacıyla de diğer çocukları olmamıştı. Karısının çok üzüldüğünü gören adam “Üzülme canım. Tanrı bunu bağışlasın yeter” demişti.Fidan şimdi bunları düşünürken iyi ki de olmamış bir taneyi zor büyüttük ikinci olsa nasıl büyütecektik diye düşünüyordu. Güya uyumak amacıyla yatağa girmişti ama ameliyatın heyecanıyla uyuyamıyor, mazi gözlerinin önünden sinema şeridi gibi geçip duruyordu. Oğlunu el bebek gül bebek büyütmüş çok zor şartlarla yeter ki o okusun deyip en iyi okullarda okutmuş ve okul tamamlanınca de sevdiği kızla evlendirmişlerdi.Ama bu mutlulukları uzun sürmemiş çok sevdiği kocasını dört sene evvelce gittikleri bir ahbaplarının düğününde havaya sıkılan bir kurşunun isabet etmesi neticesi kaybetmişti. Zaten evlendikten sonra sık sık gelmeyen oğlu babası öldükten sonra arayı daha çok açmış lütfen uğrar olmuştu.Bir gün oğlunun evine konuk olarak gittiğinde gelininin oğluna bak canım annen konuk olarak her vakit gelebilir ama şimdi kocasının öldüğünü bahane edip yalnızım korkuyorum gibi namacıylalerle gelip buraya yerleşmesin hiç çekemem dediğini oğlunun da annem gelmez hem gelirse ben ideal bir dille anlatırım diye yanıt verdiğini duymuş yüreğine keskin bir hançer saplanmıştı. Devamını okumak için lütfen sonraki sayfaya geçiniz..