.Artık oğlunun namacıyla sık sık gelmediğini namacıyla arayıp sormadığını anlamıştı. “Tanrı’ım beni hiç kimseye muhtaç etme bu öz evladım olsa dahi…” diye dua etti. Zamana bakan Fidan saatin beş buçuk olduğunu gördü; yedide hastanede olacaktı bütün gece gözünü kırpmamıştı yorgun ve bitkindi. Ameliyat olacağını oğluna söyleyince o da nasıl olduysa “Ben gelir seni hastaneye götürürüm” demişti. Fidan kalkıp yatağını dizip Abdestini alıp namazını kıldı bundan sonra hazırdı bundan ardından Tanrı’ın bileceği bir şeydi.İşte oğlu gelmiş kornaya basıyordu Fidan son kez evine bakıp kapıdan çıkıp arabaya bindi. Yol boyu oğlu tek laf etmemişti halbuki oğlu onun hayattaki tek varlığıydı birbirlerinden diğer kimseleri yoktu iki çift güzel söz söyleyip annesine moral verebilir, onun heyecanını yatıştırabilirdi annesinin çok beklemesine karşın yapmadı taş gibi yol vakitsince susup durdu. Şimdi ise sırasının gelmesini beklerken iki yabancı gibi yan yana oturuyorlardı.Tam bu sırada hemşire yanlarına gelip, “Buyurun Fidan hanım sizi ameliyata hazırlamamız lazım” deyince Fidan ayağa kalkıp oğluna, “Yavrum ölüm dirim dünyası kendisine iyi bak. Şunu unutma ki sen benim canımdan cansın.” deyip sarılmak isteyince oğlu, “Aman anne bu kadar duygusallığa lüzum yok. Devamını okumak için lütfen sonraki sayfaya geçiniz..